8 Nisan 2007 Pazar

Yusuf ile Zeliha / Özlem Sezer



I.
Gözümün açıldığı yerde durdun Yusuf
Zambağa uçurum sesi dilediğim andan geldin

O bensem eğer
İki zümrüt kesiğindeki kıpırtı
Ellerine vurgun elmaların harını
Sevdim de Yusuf yanakalan canımı
Seni kimselere göstermek istemedi içim

Hep ırakta kıldın kendini Yusuf
Bana yalnızca güzelliğinin acısını verdin
Bundandır sana öyküler biçtiğim

Düştüğüm yeri kendime de söylemedim
Kopan zambak yapraklarından ellerim

Bağışlanma dilemeyen Zeliha benim

II.

Dedim ki, güneşe dönen bir çiçeğim
Toprak gibi kabarmakta benim de ellerim
Ve karnım ve göğüslerim ve erguvan tenim
Denizkızı olsam senin çölünde dökülecek sanki
Yok sayılmaktan pul pul kalmış bedenim

Oysa istediğim yalnızca bir ovaydı dolaşmak için
Ve sen, senin ıssızlığın, güzelliğin örtbas ettiği
Kendimi sığdırmak için iyiydi

III.

Bir riyayı açığa çıkarmaktan başka nedir
Elmayla bıçağın sınanmamış ellere ikramı?
Acımı güldürmek için kesmek istedim
Bedenlerinde akmayan kadınları

Çıplak elli kölenin okşayıp sardığı
Bacaklarımdaki hercai lekelerden geçiyor

Bir kuşun ölmeye varmak için çırpınan kanatları

IV.

Öyle çok sustum ki, ismim alnımdan utandı
Kumları anca bir fitne fesatta birleştirip
İsmim sandılar Yusuf,
Çığlığım koskoca bir kaya olup
İçinde artık savrulmayan kumları sakladı
Çölde her taneciğin bir diğerine eş olduğu
O sarı, o sonsuz memlekette
Kaya demledim Yusuf
Ahım, bir aşka yorumlandı

Susmaktan geldim ve şimdi
Babil'in dillerinde hep anılmak için
Atsan üzerimden lanetten örtümü
Açığa çıkacak olan, o Zeliha benim

V.

Bunca ıssız kılmasalardı
Yeknesak kum tepelerinde benliğimi
Konuşmak için
Bir kendimi isteyecektim

Herkes kavmini arar Yusuf
Ben de kardeşlerinin attığı kuyuda
Çınlayan sesi şarkı, dilediğim
Bir kölenin çığlığıydı

VI.

Kimine güneş düşer bu dünyada
Kimine yalnızca güneş tozları

Elbet biliyordum kocamın adının nereye yazıldığını
Lâkin seni görünce elimdeki çizgiler değişti
Zeliha diyorlar bana, yedi soyunun laneti
Kocan, sarayın, başında tacın neyine yetmedi?

Denize karışan akarsu, yitirir nehirden gömleğini
Karşılığı yanlış yerlerde aranmış yeteneksiz bir sevgi

VII.

Aziz cariyelerin peşinden giderken
Kayıtsız ve mağrur susardım, ben ki
Her sevişmenin ardından törenler için geriye kalan

Nene yetmedi Zeliha, nene yetmedi?

Öyle sessizdi ki kalbim
Yusuf'tan bir şarkı işledim
Sonra sonra nakkaşı oldum kendimin
Yaradan akan kan sıcaktı, tanıdıktı
Çaresiz adına Yusuf dedim

Nasıl arzuladım bilemezsin
Laneti bile gümüşten peçeyi
Kocam artık gözkapaklarımda
İki demir, iki sinsi külçeydi


VIII.

İsyanımı dindiremeyen zümrüt
Balığını beslemeyen Nil nehri sözlerin
Dilini bir kere düğümleme de öyle söyle
Bedenime koca mülkü diyen sen misin

Sana biçtiler yüzümdekini
İsyanımdan döl aldım Yusuf, o mor fettan ışık haresini
Güneşte ekin vermek için, bir senin gözlerini...
Yine de bir canı gövdesinde yeşerten benim
Bedenimi bir başka bene mesken kılmak için

Bahanemsin.

IX.

İşte çarşafta solan ilk kana kadardır
Benim bir kocadaki hükmüm:
Yanım sıra yürü
Peşim sıra düşün.

Aziz,
Yaz günü üzerimde sık örgülü, kalın bir hırka
İnadımdan değil çaresizliğimden
Dolaştım bir ağızdan bir başkasına

Yusuf!
En çok sendeki leke yakışıyordu bana

Çünkü güllerin yazgısı bir seyredilmek değil.
Dünyayı ister gün boyu güller
Ve bu köklerini derinden incitir.

Avuçlarımdaki bu ter isteği,
Anımsayamadığım kokuna iliştirdiğim karanfil
Saçlarına vurgun kadehim hâlâ sıcak ve eskil

Köklerim bir sana dolandığı yerden incelir.

X.

Erişilmeyende korunmak için
Söz kayanın cevherinde kaldı
Başkalarından öğrenmediğim tek tutkuyu
Senin bedeninde söyledim
Yusuf, bedenine söyledim

Oysa sende yaşayan bir canım olmadı hiç benim
Gözlerinde ışıyana soysuz bir perde biçtin
Başkasının kadını dedin bana: Benim değilsin!

Sen parmak izim
Usanıp aynanın kırılganlığından
Ve eni sonu bir eşya olmasından
Güzelliğe cemalinden bakmak istedim

XI.

Su ürkmedi, kırlangıç geçmedi aramızdan
Ama nasıl, nasıl atarım bu kayalık sahili içimden
Söyle denizi kumun içinde nasıl özlemem?

Dileğim, şu an bir göz odanın içinde
Seninle herhangi şeyler
Bir an gözlerinde benim gölgem

Kalbimin güvercinine bakan cefa
Kanımda günbatımısın sen


XII.

Keşfetmeye çalışırken canın sakladığını
Oyuncaklarını kıran, dağıtan
Niyeti kutsal, ettiği lanetli
Gürültücü bir çocuktum belki de

Yastığımın altına bir gül dikeni alıp yatıyorum Yusuf
Lanetlendiğim günü anmak için yine de

Özlem Sezer

Hiç yorum yok: